AVRUPADAYIZ

18 Mart 2016 Cuma

4. Baltık Durağı: Estonya- Tallin

Son durağımız önemli bir liman kenti olmasından dolayı Baltıkların incisi sayılan Tallin... 2011'de Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş ve korunmuş Old Town'ı UNESCO'nun Dünya Mirasları listesine eklenmiştir.

1918' den önce adı Reval olan şehir 1. Dünya Savaşı sonrası Sovyet Rusyan'nın dağılmasıyla adını değiştirmiş. 1991'de diğer Baltık ülkeleri ile tam bağımsızlığını ilan etmiş, Avrupa Birliğine üye olan Estonya'nın başkenti Tallin tarihini çirkin savaşlarla geçirmiş olsa da şehir güzelliğini korumuş.

Beklentileri çok yüksek olan insanlar için bu şehir biraz hayal kırıklığı olabilir. Ama bana göre Baltıkların en güzel şehri.. Tam olarak korunmuş bir Ortaçağ şehri ve tertemiz sokakları, halkıyla bizim güven içerisinde gezmemizi sağlayan şehir. Daha önce 2011'de gittiğim bu şehirden, bu yaz da güzel anılarla döndüm.

Şehirde Rus etkisini fazlasıyla görmek mümkün ancak burası yaşam tarzı olarak biraz İsveç ve Finlandiya'dan etkilenmiş.Türkiye ile kıyaslarsak yaşam çok pahalı değil ama standartları iyi olan bir şehir. Yazılım, bilişim alanında çok gelişmiş bir ülke Estonya. Mesela Skype'ın her ne kadar Danimarka ve İsveç tarafından geliştirildiği düşünse de orjinali Estonya'dan.

Şehir hakkında;



  • Tallin küçük bir şehir, vakti olanlar için daha fazla kalınabilir ama bir gün gezmek için yeterlidir diye düşünüyorum.
  • Yemek, içmek, konaklamak çok pahalı değil ve ulaşım çok kolay. Havaalanı şehir merkezine  yakın sayılır maksimum 20 dakika, otobüsle 1 Euroya (2015 fiyatı) kolayca gidilebilir. Şehirler arası otobüs terminali de şehir merkezinde. Biletleri otobüsten temin edebilirsiniz eğer almadığınızda sorun çıkmazsa şanslısınız ama kontrole rastlarsanız cezası biraz acıtabilir.
  • Kuzey ikliminde olan şehir en sıcak zamanını Temmuz-Ağustos'ta yaşasa da bu aylarda gidenler için yine bir hırkaya ihtiyaç var.
  • Gece hayatı sevenler için diğer Baltık ülkeleri gibi burası da renkli. Daha önce Tartu şehrinde yazdığım gibi; iklim koşullarından dolayı kışı rahat geçiremedikleri için kafeler, barlar, restoranlar oldukça çeşitli.
  • Ortaçağ mimarisini kaleleri ve kiliseleri ile bu şehirde tam olarak izleyebilirsiniz. 
  • Kendinize küçücük bir hatıra almak isterseniz alternatifler var. Burada da amber mağazaları mevcut. Ama Old Town'daki sevimli teyzelerden yün bere, atkı, kazak almak daha hatırda kalıcı olabilir ama fiyatlar biraz pahalı.
  • Old Town'daki kafeler ve restoranlar, kıyıdakilere göre çok azıcık pahalı. Ama 1-2 euro için burada kalmaya değer. Biz seçimimizi Old Town'daki Olde Hansa'dan yana yaptık. Daha önce Riga ve Vilnius'da yaptığımız seçim gibi burada da Ortaçağ havasını tercih ettik. Şehirde gezerken, kapı önündeki güzel Eston müzisyenlerle hemen dikkatinizi çekiyor bu restoran. Dekorasyon, yemekler ve çalışanlar yine Ortaçağ. Her gördüğümüzü fotoğraflamaya çalışıyoruz ama içinde olmak bambaşka.. Bu arada tuvalete giderken bile fotoğraf makinenizi götürmenizi tavsiye ederim, şaka değil ! Ayrıntılı menü ve fiyatlar için buraya tık tık.


Bizim gördüklerimiz;

1) Old Town Meydanı (Raekoja plats)












2) Toompea Tepesi

Buradan şehir manzarasını tam olarak izeleyebilirsiniz. Vakti zamanında şehirde yaşayan aristokratların güvenliği için buraya yerleşim kurulmuş. Burada aristokratlar yaşarken Old Town'da halk ve esnaflar yaşamış.

Tepede biraz dinlenmek isterseniz, sempatik Eston kızlardan güzel sıcak şarap ve tarçınlı ballı badem alıp manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Hatta kesin alın pişman olmazsınız.

Eğer gezmeye buradan başlarsanız Old Town'a kolayca inebilirsiniz. Arnavut kaldırımlı yolları çok keyifli..














3) Alexander Nevsky Katedrali

1900'lerin başında yapılmış tipik Rus Ortodoks katedrali olan Alexander Nevsky'i Toompea'dan inerken görebilirsiniz.

Dışarıdan gösterişli görünsede; 2011'de saatini kaçırdığım için 2015'te de tadilatta olduğu için ne yazık ki içini görme fırsatım olmadı.

4) Town Hall (Raeapteek) Eczanesi

Town Hall eczanesinin eski kayıtlara göre 1420'ler açıldığı ve Avrupa'nın en eski eczanesi olduğu düşünülmekte. Geçmişten günümüze kadar gelen bitki çaylarını, karışımlarını tatmak isterseniz yardımcı oluyorlar. Old Town'un merkezinde bulunan eczane, günümüz eczaneleri gibi de kullanılabiliyor.




5) St. Nicholas Kilisesi

1230'da inşa edilen kilise farklı dönemlerde zarar görüp yeniden inşa edilse de en fazla 2. Dünya Savaşı'nda zarar görmüş ve 1980'lerde yeniden yapılmış.




6) Viru Gates

Old Town'a açılan kapı, şehrin kapısı olarak kabul ediliyor.




7) St. Mary Katedrali








8) Domanician Manastırı

Biraz ara sokakta kaldığı için manastır karşınıza çıkmayabilir ama haritadan kolaylıkla bulabilirsiniz.
Küçücük ama mistik bir havası var.



9) Toompea Kalesi





10) Olde Hansa Restoran

Restoranda çalan müziklerin cd'lerini, yemeklerde kullanılan baharatları buradan satın alabilirsiniz.












                                           RENKLİ SOKAKLAR



Ortaçağ'dan kalma bu ev bölgenin en küçük evi


St. Catherina Pasajı






2011'de bir etkinlik için Old Town meydanına kurulan heykeller




Hediyelik almak isteyenler için sıcacık şeyler
Yağmurdan sığındığımız bu güzel kafe Viru kapısına çok yakın.  Cıvıl cıvıl renkli bir kafe..(Manna La Roosa)
Tartu'da da bahsetmiştim. Ülkenin yerel içeceği Baileys tarzı Vana Tallin adlı bir likör. Denemeden gitmeyin. Özellikle kış günlerinde muhakkak ısıtacak. 












15 Şubat 2016 Pazartesi

3. Baltık Durağı: Estonya- Tartu


  •   Estonya’nın küçücük öğrenci şehri Tartu, benim 2010 yılında Erasmus öğrencisi olarak gittiğim, yurtdışı konularında ilk gözümün açıldığı, her anını zevkle yaşadığım fırsat buldukça yine gideceğim ve bana göre Dünya’nın neresine gidersem gideyim kendimi en mutlu en huzurlu hissedeceğim şehir. Bundan dolayıdır ki biraz sonra anlatacağım yerler size basit gelebilir, bu kız neyden bahsediyor böyle ballandıra ballandıra diyebilirsiniz. Ama benim için her köşesi çok anlamlı olduğu için yine de yazmak istedim.

       Tartu tam bir öğrenci şehri, nüfüsun % 40’ını öğrenciler oluşturmakta. Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biri olan Tartu Üniversitesi’ne her yıl Rusya, Finlandiya, İsveç ve Norveç’ten çok fazla öğrenci geliyor. Eğitim ve entellektüel seviye gerçekten yüksek. Çok az İngilizce biliyorum diyen biri, bizde İngilizce'yi baya iyi biliyorum diyene göre çok çok önde. Bir de herkesin ilgilendiği bir sanat dalı, çaldığı bir enstrüman, ilgilendiği bir spor, bildiği bir başka dil muhakkak var. Genci, yaşlısı dolu dolu insanlar. 


      Vakti olana gerçekten çeşitli aktiviteler var. Bu küçücük şehirde kışın kayak merkezleri dışında küçük tepeciklerde bile kayak yapabilirsiniz. Yazları yine Emajogi Nehri'nde yüzebilirsiniz. Bu nehir kışları donduğunda yine üzerinde paten yapıp yürüyebilirsiniz. Şehrin ortasından geçen nehirin her iki yanındaki parklarıyla yazları son derece yeşil, kışları bembeyaz. Değerlendirilebilecek her yeri halkın sosyal yaşamı için kullanıyorlar. Hemen her fırsatta bir festival, bir yarışma düzenleyip bu şehri sürekli canlı tutmaya çalışıyorlar.

       Kışları soğuk olduğu için gençler genelde zamanını bar, café ve gece klüplerinde harcıyor. Fiyatlar gayet makul ve mekanlar gerçekten başarılı. 

    Tartu Hakkında:
        Eğer vaktiniz olursa şehrin etrafını gezmek çok daha keyifli olacak. Küçük bir şehir olduğu için ulaşım hiç sıkıntı değil, her yer yakın sayılabilir. 

       Estonya'ya ait yaklaşık 1500 ada var. Hepsini gezmek mümkün değil belki ama vakit olursa Saaremaa ve Hiiumaa adaları görülmeli. 

       Tartu şehir merkezinde vakit geçirmek için güzel parklar, cafeler  mevcut.

     Üniversite içerisinde sanat müzesi ve jeoloji müzesi başta olmak üzere küçük çaplı müze, sergi vs. bulunmakta. Bir jeolog olarak ben mamut fosillerinden ekilenmiştim.

     Şehir içi ulaşım için sadece otobüs kullanılıyor. Ama turist gözü ile gezilebilecek her yer yürüme mesafesinde.

     Uzun zaman Rusya himayesinde olamalarına rağman votka yerine bira daha fazla tüketilmekte. Saku ve A le coq yerel biraları, gayet güzel.

       Gece hayatı sevenler için önereceklerimiz; Club Atlantis, İllusian, Club Tallin... Müzik konusunda oldukça iyiler.

       Şehrin etkinlikleri, gezilecek yerleri ile ilgili ayrıntılı bilgi isterseniz buraya tık tık .

       Gunpowder Cellar Pub  (Estonca: Püssirohukelder) 18. yüzyılda Rus ordusu tarafından silah deposu olarak kullanılmış. Ama şimdi Bar-Restoran olarak işletiliyor. En yüksek bar olması özelliği ile Guiness Rekorlar Kitabına girmiş. Yemeklerini ve ortamını çok sevdiğim bir bar olması ile en sevdiğim mekanlar arasındadır. Housebeer'ı mutlaka denenmeli, bir de ekmek içerisindeki çorbaları...Menü ve fiyatlar için buraya tık tık .

    






  •      İtalyan, Çin,Japon, Türk restoranları olmak üzere yeme-içmede çeşitlilik fazla. Ama biz tercihimizi genelde üniversitenin hemen karşısındaki Cafe Werner'den yana kullandık. Renkli pastaları, sandviçleri, lezzetli yemekleri ve sıcacık ortamı ile bizi etkiledi.










Gezip gördüklerimiz:

 Town Hall Meydanı ve Kissing Students

Şehrin Old Town'ında 1780'lerde inşa edilen, şu an belediye olarak kullanılan bina, hemen önündeki üniversite şehrinin akademik ruhunu ve gençliğini yansıtan öpüşen öğrenciler heykeli ile süslenmiş. 


Old Town şehrin kalbi. Burası eski şehir, yeni şehir ayrımı yapılamayacak kadar küçük. Hemen hemen her etkinlik burada yapılıyor. 





 Tartu Üniversitesi 

İsveç kralı Gustav II. Adolf tarafından 1632 yılında kurulan Tartu Üniversitesi, ana binası ve 6 adet beyaz sütunu ile biliniyor. Üniversite binası Estonya eğitim tarihinin en önemli, en bilinen sembolü. 

Şehir nüfusunun büyük kısmını buradaki öğrenciler oluşturur.

 Botanik Bahçesi

Üniversiteye ait olan botanik bahçesi 1803 yılında kurulmuş. Alan olarak çok büyük değil ama yaklaşık 6,500 bitki türü barındıyor. Gayet renkli, görülesi bir bahçe...


Oyuncak Müzesi 

5000'den fazla oyuncağı ile Baltıklar'ın en büyük oyuncak müzesi. Hemem hemen her ülkenin çocuklarının oynadığı bebekleri, oyuncakları görebilirsiniz. Benim gibi oyuncakları çok seven biri için müzeyi gezmenin çok keyifli olacağını söyleyebilirim. Ziyaretçilerin oynayabileceği oyuncaklar ve bahçesinde çocuklar için güzel bir oyun odası mevcut. Yetişkinler için 5 Euro, çocuklar için 4 Euro giriş ücreti.







 Baba ve Oğul Heykeli

Heykeltraş kendisini ve 1.5 yaşındaki oğlunu  tasvir etmiş. Neden çocuksu yüzüne rağmen babasıyla aynı boyda tasvir edilmiş biz çözemedik. Ama küçücük sevimli bir heykel olmuş.




 Oscar Wilde ve Eduard Vilde

Cafe Wilde'nin hemen önünde yer alan heykel edebiyat tarihine bir gönderi amacıyla yapılmış. Heykeltraş, bir fotoğraftan esinlenerek yaptığı, aynı kuşak yazarları olan İrlandalı yazar Oscar Wilde ile Estonyalı yazar Eduard Vilde'yi esprili bir sohbet için bir arada olabilirlerdi diye düşünerek böyle tasvir etmiş. 




Elinize haritanızı aldıktan sonra 3 saat içerisinde görülmesi gereken her yeri yürüyerek fethedebilirsiniz.

Tartu Gözlem Evi 
   



  • 5 Euro karşılığında Viking tarzı kayıklarla, nehirde keyifli bir gezinti yapabilirsiniz.
2011 kışından ; Donmuş Emojogi nehiri 
1949 yılında Naziler tarafından Sibirya'ya ve Kazakistan'a zorla gönderilen Eston halkı için her yıl 25 Mart'ta Old Town'da binlerce mum yakarak bir anma töreni yapılmakta. 




Genç arkadaşlarımız yüksek alkolün etkisi ile sarhoş olmadıklarını ispat etmek için bu köprülere tırmanıyorlar.  Köprülerin üzerinde insan görürseniz şaşırmayınız.




 14. yüzyılda gotik tarzda inşa edilmiş St. John Kilisesi.

Yine 14. yüzyılda inşa edilmiş kilise artık atıl durumda. Zaman zaman küçük çaplı konserler için kullanılıyor.







  • Biz yiyecekle ilgili bir festival tarihinde böyle güzelliklerle karşılaştık. Kurutulmuş et ve balık favorileri, her kuzeyli gibi.. Geyik etini daha önce yemediyseniz burası denemek için ideal.





  • Ülkenin yerel içkisi olan Vana Tallin (Baileys tarzı bir likör) yine önereceklerim arasında. Original ve classic başta olmak üzere bir kaç çeşiti mevcut. 





  • Yerli bira markası olan A. Le Coq 'un fabrikası da görülmesi gereken yerler arasında. Yetişkinler için giriş 5 Euro bir bira da ikram.