AVRUPADAYIZ

15 Şubat 2016 Pazartesi

3. Baltık Durağı: Estonya- Tartu


  •   Estonya’nın küçücük öğrenci şehri Tartu, benim 2010 yılında Erasmus öğrencisi olarak gittiğim, yurtdışı konularında ilk gözümün açıldığı, her anını zevkle yaşadığım fırsat buldukça yine gideceğim ve bana göre Dünya’nın neresine gidersem gideyim kendimi en mutlu en huzurlu hissedeceğim şehir. Bundan dolayıdır ki biraz sonra anlatacağım yerler size basit gelebilir, bu kız neyden bahsediyor böyle ballandıra ballandıra diyebilirsiniz. Ama benim için her köşesi çok anlamlı olduğu için yine de yazmak istedim.

       Tartu tam bir öğrenci şehri, nüfüsun % 40’ını öğrenciler oluşturmakta. Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biri olan Tartu Üniversitesi’ne her yıl Rusya, Finlandiya, İsveç ve Norveç’ten çok fazla öğrenci geliyor. Eğitim ve entellektüel seviye gerçekten yüksek. Çok az İngilizce biliyorum diyen biri, bizde İngilizce'yi baya iyi biliyorum diyene göre çok çok önde. Bir de herkesin ilgilendiği bir sanat dalı, çaldığı bir enstrüman, ilgilendiği bir spor, bildiği bir başka dil muhakkak var. Genci, yaşlısı dolu dolu insanlar. 


      Vakti olana gerçekten çeşitli aktiviteler var. Bu küçücük şehirde kışın kayak merkezleri dışında küçük tepeciklerde bile kayak yapabilirsiniz. Yazları yine Emajogi Nehri'nde yüzebilirsiniz. Bu nehir kışları donduğunda yine üzerinde paten yapıp yürüyebilirsiniz. Şehrin ortasından geçen nehirin her iki yanındaki parklarıyla yazları son derece yeşil, kışları bembeyaz. Değerlendirilebilecek her yeri halkın sosyal yaşamı için kullanıyorlar. Hemen her fırsatta bir festival, bir yarışma düzenleyip bu şehri sürekli canlı tutmaya çalışıyorlar.

       Kışları soğuk olduğu için gençler genelde zamanını bar, café ve gece klüplerinde harcıyor. Fiyatlar gayet makul ve mekanlar gerçekten başarılı. 

    Tartu Hakkında:
        Eğer vaktiniz olursa şehrin etrafını gezmek çok daha keyifli olacak. Küçük bir şehir olduğu için ulaşım hiç sıkıntı değil, her yer yakın sayılabilir. 

       Estonya'ya ait yaklaşık 1500 ada var. Hepsini gezmek mümkün değil belki ama vakit olursa Saaremaa ve Hiiumaa adaları görülmeli. 

       Tartu şehir merkezinde vakit geçirmek için güzel parklar, cafeler  mevcut.

     Üniversite içerisinde sanat müzesi ve jeoloji müzesi başta olmak üzere küçük çaplı müze, sergi vs. bulunmakta. Bir jeolog olarak ben mamut fosillerinden ekilenmiştim.

     Şehir içi ulaşım için sadece otobüs kullanılıyor. Ama turist gözü ile gezilebilecek her yer yürüme mesafesinde.

     Uzun zaman Rusya himayesinde olamalarına rağman votka yerine bira daha fazla tüketilmekte. Saku ve A le coq yerel biraları, gayet güzel.

       Gece hayatı sevenler için önereceklerimiz; Club Atlantis, İllusian, Club Tallin... Müzik konusunda oldukça iyiler.

       Şehrin etkinlikleri, gezilecek yerleri ile ilgili ayrıntılı bilgi isterseniz buraya tık tık .

       Gunpowder Cellar Pub  (Estonca: Püssirohukelder) 18. yüzyılda Rus ordusu tarafından silah deposu olarak kullanılmış. Ama şimdi Bar-Restoran olarak işletiliyor. En yüksek bar olması özelliği ile Guiness Rekorlar Kitabına girmiş. Yemeklerini ve ortamını çok sevdiğim bir bar olması ile en sevdiğim mekanlar arasındadır. Housebeer'ı mutlaka denenmeli, bir de ekmek içerisindeki çorbaları...Menü ve fiyatlar için buraya tık tık .

    






  •      İtalyan, Çin,Japon, Türk restoranları olmak üzere yeme-içmede çeşitlilik fazla. Ama biz tercihimizi genelde üniversitenin hemen karşısındaki Cafe Werner'den yana kullandık. Renkli pastaları, sandviçleri, lezzetli yemekleri ve sıcacık ortamı ile bizi etkiledi.










Gezip gördüklerimiz:

 Town Hall Meydanı ve Kissing Students

Şehrin Old Town'ında 1780'lerde inşa edilen, şu an belediye olarak kullanılan bina, hemen önündeki üniversite şehrinin akademik ruhunu ve gençliğini yansıtan öpüşen öğrenciler heykeli ile süslenmiş. 


Old Town şehrin kalbi. Burası eski şehir, yeni şehir ayrımı yapılamayacak kadar küçük. Hemen hemen her etkinlik burada yapılıyor. 





 Tartu Üniversitesi 

İsveç kralı Gustav II. Adolf tarafından 1632 yılında kurulan Tartu Üniversitesi, ana binası ve 6 adet beyaz sütunu ile biliniyor. Üniversite binası Estonya eğitim tarihinin en önemli, en bilinen sembolü. 

Şehir nüfusunun büyük kısmını buradaki öğrenciler oluşturur.

 Botanik Bahçesi

Üniversiteye ait olan botanik bahçesi 1803 yılında kurulmuş. Alan olarak çok büyük değil ama yaklaşık 6,500 bitki türü barındıyor. Gayet renkli, görülesi bir bahçe...


Oyuncak Müzesi 

5000'den fazla oyuncağı ile Baltıklar'ın en büyük oyuncak müzesi. Hemem hemen her ülkenin çocuklarının oynadığı bebekleri, oyuncakları görebilirsiniz. Benim gibi oyuncakları çok seven biri için müzeyi gezmenin çok keyifli olacağını söyleyebilirim. Ziyaretçilerin oynayabileceği oyuncaklar ve bahçesinde çocuklar için güzel bir oyun odası mevcut. Yetişkinler için 5 Euro, çocuklar için 4 Euro giriş ücreti.







 Baba ve Oğul Heykeli

Heykeltraş kendisini ve 1.5 yaşındaki oğlunu  tasvir etmiş. Neden çocuksu yüzüne rağmen babasıyla aynı boyda tasvir edilmiş biz çözemedik. Ama küçücük sevimli bir heykel olmuş.




 Oscar Wilde ve Eduard Vilde

Cafe Wilde'nin hemen önünde yer alan heykel edebiyat tarihine bir gönderi amacıyla yapılmış. Heykeltraş, bir fotoğraftan esinlenerek yaptığı, aynı kuşak yazarları olan İrlandalı yazar Oscar Wilde ile Estonyalı yazar Eduard Vilde'yi esprili bir sohbet için bir arada olabilirlerdi diye düşünerek böyle tasvir etmiş. 




Elinize haritanızı aldıktan sonra 3 saat içerisinde görülmesi gereken her yeri yürüyerek fethedebilirsiniz.

Tartu Gözlem Evi 
   



  • 5 Euro karşılığında Viking tarzı kayıklarla, nehirde keyifli bir gezinti yapabilirsiniz.
2011 kışından ; Donmuş Emojogi nehiri 
1949 yılında Naziler tarafından Sibirya'ya ve Kazakistan'a zorla gönderilen Eston halkı için her yıl 25 Mart'ta Old Town'da binlerce mum yakarak bir anma töreni yapılmakta. 




Genç arkadaşlarımız yüksek alkolün etkisi ile sarhoş olmadıklarını ispat etmek için bu köprülere tırmanıyorlar.  Köprülerin üzerinde insan görürseniz şaşırmayınız.




 14. yüzyılda gotik tarzda inşa edilmiş St. John Kilisesi.

Yine 14. yüzyılda inşa edilmiş kilise artık atıl durumda. Zaman zaman küçük çaplı konserler için kullanılıyor.







  • Biz yiyecekle ilgili bir festival tarihinde böyle güzelliklerle karşılaştık. Kurutulmuş et ve balık favorileri, her kuzeyli gibi.. Geyik etini daha önce yemediyseniz burası denemek için ideal.





  • Ülkenin yerel içkisi olan Vana Tallin (Baileys tarzı bir likör) yine önereceklerim arasında. Original ve classic başta olmak üzere bir kaç çeşiti mevcut. 





  • Yerli bira markası olan A. Le Coq 'un fabrikası da görülmesi gereken yerler arasında. Yetişkinler için giriş 5 Euro bir bira da ikram.